ORTA SINIF
''6.Sınıf Sınavlara Tam Hazırlık''

İSİM ve SIFAT TAMLAMALARI

İsim Tamlamaları    

 

Annem belediye doktoruydu. Penceresinden kavak ağaçları görünen bir sağlık ocağında çalışır, çoğu günler beni de yanında götürürdü. Orada tek çocuk olmanın krallığını yaşar, oyalanır; haşarılıklarımın, afacanlıklarımın hoş görüleceğini bilmenin kolaylıklarından fazlaca yararlanır, buna karşılık beni mıncıklamalarına, yanaklarımı pembeleştiren makaslar almalarına ses çıkarmazdım. Pencereden uzanır, uçuşan pamukçukları yakalamaya çalışırdım. Kavakları silkeleyen rüzgâr oyun arkadaşım olurdu. Koca bahçe, önümde mülkümmüş gibi uzanır bense onu tasasız gözlerle izlerdim. Annemin masasında, güzel çerçeveler içinde benim ve babamın resmi dururdu. Gurur duyardım. Kocaman bir masası ve koltuğu vardı annemin. Annemi makamında daha çok severdim sanki, ya da sevgim başka bir boyut kazanırdı.

 

Yukarıdaki parçada en az iki kelimeden oluşan ve koyu harflerle yazılmış olan kelime gruplarının ilk kelimelerinin yazılmadığını düşünelim:

 

Annem doktordu. Penceresinden ağaçlar görünen bir ocakta çalışır, çoğu günler beni de yanında götürürdü. Orada krallık yaşar, oyalanır; kolaylıklardan fazlaca yararlanır, buna karşılık beni mıncıklamalarına, yanaklarımı pembeleştiren makaslar almalarına ses çıkarmazdım. Pencereden uzanır, uçuşan pamukçukları yakalamaya çalışırdım. Kavakları silkeleyen rüzgâr arkadaşım olurdu. Koca bahçe, önümde mülkümmüş gibi uzanır bense onu tasasız gözlerle izlerdim. Masada, içte, resim dururdu. Gurur duyardım. Kocaman bir masası ve koltuğu vardı. Annemi makamında daha çok severdim sanki, ya da sevgim başka bir boyut kazanırdı.

 

Öncesindeki kelimeler çıkarıldığında altı çizili olanların anlamları eksilmiş oldu. Kelime anlamı olarak değil de cümleye kattığı anlam bakımından eksilme oldu.

 

Annem doktordu.                                          Ne doktoru?

Penceresinden ağaçlar görünen                   Ne ağaçları?

bir ocakta çalışır                                           Ne ocağı?

Orada krallık yaşar                                      Neyin ya da nerenin krallığı?

kolaylıklardan fazlaca yararlanır                Neyin ya da nelerin kolaylıkları?

rüzgâr arkadaşım olurdu.                           Ne arkadaşı?

Masada,                                                         Ne ya da kimin masası?

içte,                                                               Neyin içinde?

resim dururdu.                                              Neyin ya da kimin resmi?

Kocaman bir masası ve koltuğu vardı.        Kimin?

 

İşte, dilimizde, kullandığımız kelimelerin (asıl unsur olan kelimelerin) tam olarak anlaşılması ve tanınması için onlardan önce bazı kelimeler getirerek anlamlarını tamamlarız.

Tanımı

Aralarında anlamca ilgili bulunan ya da sonradan ilgi kurulan, birinin diğerini iyelik yönünden bütünlediği iki isimden oluşan kelime gruplarına isim tamlaması denir.

Özellikleri

İsim tamlamalarında birinci kelimeye tamlayan; ikincisine de tamlanan denir. Tamlayan, tamlananın anlamını bütünler. Tamlayan başta gelir, tamlanan sonda (şiirde yer değiştirebilir). Bu, "Türkçede yardımcı unsur başta; asıl unsur sonda bulunur" kuralına göre açıklanabilir. Asıl unsur tamlanandır. Ama vurgu tamlayandadır. Çünkü tamlayan sonradan eklenerek tamlananın anlamını bütünlemektedir.

 

"kenar" dendiğinde ne kenarı, neyin kenarı olduğu anlaşılmamaktadır. "deniz kenarı" diyerek "kenar"ın "deniz"e ait olduğunu belirtmiş oluruz. Bu durumda "deniz" vurgulu söylenir.

 

İnsanlar-ın vefasızlığ-ı           vefasızlık, insanlara ait

Yalancı-n-ın mum-u               bu mum, yalancıya ait

Köprü üst-ü                            bu üst (kısım), köprüye ait

Masa örtü-s-ü                        bu örtü, hem masaya ait, hem de masa üzerine sermek için kullanılır

Kumaş boya-s-ı                      bu boya, kumaş için kullanılır

Tahta fırça-s-ı                        bu fırça, tahta temizlemek içindir

Sabrın acı meyvesi                 bu acı meyve sabra ait, sabrın eseri.

Erik ağaçlarının pembe, beyaz çiçekler

 

** İsim tamlamasına özgü iki tane ek vardır:

 

Tamlayan eki ya da ilgi hâl eki: -(n)İn

Tamlanan eki, daha doğrusu iyelik ekleri: -(s/y)İ

 

Tamlayan, ek alsa da almasa da ilgi hâlindedir. Tamlayan zamir ise ilgi hâl ekini alır; isimse alır veya almaz. Tamlanan ise daima iyelik eki alır.

 

Tamlayan eki, isimleri isimlere bağlayarak tamlama kurmaya yarar.

 

Kitab-ın yaprağı yırtılmış.

Yalancı-n-ın mumu...

Gözlüğ-ün camı...

 

İyelik ekleri, isimlerin ve isim soylu kelimelerin sonuna gelerek onların sahiplerini, ait oldukları kişileri belirten eklerdir. Tamlayansız kullanıldıkları zaman bu eklere iyelik zamirleri de denir.

 

kitab-ım, kitab-ın, kitab-ı, kitab-ımız, kitab-ınız, kitap-ları

masa-m, masa-n, masa-s-ı, masa-mız, masa-nız masa-ları

su-y-um, su-y-un, su-y-u, su-y-umuz, su-y-unuz, su-ları

ne-y-im, ne-y-in, ne-y-i/ne-s-i, ne-y-imiz, ne-y-iniz, ne-leri

 

İyelik ekleri isim tamlamasında tamlanana gelir:

Kapının kol-u,

işin baş-ı,

hayvan sevgi-s-i

 

Zil, şal ve gül. Bu bahçede raksın bütün hızı...

Şevk akşamında Endülüs üç defa kırmızı...

 

Aşkın sihirli şarkısı yüzlerce dildedir.

İspanya neşesiyle bu akşam bu zildedir.

 

** İsim tamlamaları cümlede isim gibi kullanılır, isme getirilen ekleri alabilir, ismin aldığı görevleri yüklenebilirler: Cümle ve kelime grupları içinde isim, sıfat, zarf olarak kullanılırlar.

İsim, özne:                  Grubun lideri, arkadaşları adına bir konuşma yaptı.

İsim, yüklem:              Beni üzen unutulmak değil dostlarımın vefasızlığıdır.

İsim, d.lı tüml.:           Bu çiçekleri pencerenin önüne götür, lütfen.

İsim, nesne:                Bu müzik sesi baş ağrılarımı bir anda dindirdi.

Sıfat                            Fatih'in geçtiği kapı

Sıfat                            El yayması eserler

Zarf                            Bütün aile pazar günleri bir araya gelirdi.

 

** Tamlayan, tamlanan veya her ikisi birden kelime grubu olabilir.

Aşkın / şeref diyarı

Hısım akrabanın / sözleri

Gurbet duygusunun / hem kaynağı hem de sembolü

Göğün ve denizin / gözleri ve ruhu alabildiğine çeken mavilikleri

** Birden fazla tamlayan ve tamlanan bulunabilir.

Evin / kapısı, penceresi

Göğün, ovanın / rengi

Savaşın, kızıl ve korkunç facianın / nasıl olduğu

Yirmi senenin / yazları, kışları, fırtınaları, güneşleri

** Tamlayan cümle hâlinde de olabilir:

"Ben başaramam" sözünü bir tarafa bırak.

Ortalık bir anda "isteriz" nidalarıyla inledi.

 

Not: Günümüzde bu tür tamlamalar, tamlanansız kullanılmaktadır ki bu, yanlış bir tutumdur.

"Ben başaramam"ı bir tarafa bırak.

Ortalık bir anda "isteriz"lerle inledi.

Herkes birbirine "şimdi ne yapacağız"ı soruyordu.

 

** Belirtili isim tamlamasında vurgu her iki unsurda da eşittir, ama belirtisiz isim tamlamasında tamlayan vurguludur.

Vapurun düdüğü

Vapur düdüğü

 

İyelik ekleri takısız isim tamlaması ve bazı istisnalar hariç bütün isim tamlamalarında tamlananda bulunur. Ama bir kısmında tamlayan eki (ilgi eki) bulunmaz. İşte, tamlayanın ilgi eki alıp almamasına göre isim tamlamaları ikiye ayrılır:

 

a. Belirtili İsim Tamlaması

 

Tamlayanı ilgi eki; tamlananı da iyelik eki almış isim tamlamasıdır. Tamlayan tamlananın kime ya da neye ait olduğunu kesin olarak bildirir. Tamlayanda veya tamlananda belirsizlik yoktur. Yani belirli bir şey yine belirli bir şeye aittir. Ama bu aitlik geçicidir. Yani aynı tamlanan başka isimlerle de tamlanabilir.

 

"Sınıfın kapısı" dediğimizde nerenin kapısı, hangi kapı olduğu kesin olarak bilinmektedir. Ama "sınıf kapısı" tamlamasında nerenin, neyin kapısı, hangi kapı olduğu kesin olarak bilinmemektedir.

 

 

Sen bu avizenin altında, bürünmüş kanına,

Uzanırken gece mehtabı getirsem yanına,

Baka kalırım giden geminin ardından.

Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından

Kalbinin vuruşundan anlıyorum;

İstanbul'u dinliyorum.

Kendimi kaptırarak tekerleğin sesine

Uzanmışım, kalmışım yaylının şiltesine,

Bir noktada birleşmiş vatanın dört bucağı

Gurbet çeken gönüller kuşatmıştı ocağı

 

** Belirtili isim tamlamalarında tamlayanla tamlanan arasına kelime(ler) girebilir. Bunların bir kısmı karma tamlama olarak bilinir:

Oğlumun yıllar önce alınan kazağı.

Çocuğun minik elleri

Şehrin günlerdir akmayan suları

İhtiyarın bir kış gecesi ölümü

Üsküdar'ın dost ışıkları

Kocaman bir masası ve koltuğu vardı annemin.

Arkadaşımın bitmek bilmeyen aile sorunları beni üzüyor.

Serinliğini hissettin mi rüzgârın?

 

** Belirtili isim tamlamasında, tamlayanla tamlanan şiir ve konuşma dillerinde yer değiştirebilir:

Cevabı yok geçmişime yönelttiğim sorularımın.

Kocaman bir masası ve koltuğu vardı annemin.

Serinliğini hissettin mi rüzgârın?

Su mudur sadece derdi milletin?

Sırtına Sakarya'nın Türk tarihi vurulur.

Karanlık sokaklarına dalarak şehirlerin

Dante gibi ortasındayız ömrün.

Kimse duymaz çilesini tütmeyen ocakların.

Bıraktım ardını yıllarca koştuğum hevesin.

Tahsilin ticarette yeri yok.

 

** Tamlanan sıfat-fiil veya sıfat-fiil grubu da olabilir. Tabi bu isim tamlamaları ya isim olarak kullanılacaklardır ya da bir simin sıfatı olarak.

 

Bingöl çobanlarının / koyun otlatırken çaldıkları

            Tyn.                            Tnn.

Asabî bir ağırlığın / göğsümden yükseldiği   (an)

            Tyn.                            Tnn.

Çılgın fırtınaların / döve döve yosunlattığı (kayalar)

            Tyn.                            Tnn.

Parçaların  /  hızla kayarak etrafa yayıldığı(nı)

            Tyn.                            Tnn.

 

Buradan şu sonucu çıkarabiliriz: İlgi eki almış olan bütün kelimeler ve kelime grupları tamlayan, iyelik eki almış bütün kelimeler ve kelime grupları da tamlanandır.

 

** Tamlayan ya da tamlanan söylenmemiş olabilir.

­Genellikle tamlayanı zamir olan tamlamaların tamlayanı düşer. Bu yüzden iki isimden de zincirleme tamlama oluşabilir:

 

Konuşması herkesi rahatsız edersi.

Yürüyüşünde de bir asalet vardı.

Kalemimin ucu bitti.              Benim kalemimin ucu:

 

­Karşılıklı konuşmalarda tamlayan da tamlanan da düşebilir:

¦Şu gelen kimin kızı?

¦Hüseyin'in (kızı)

 

¦Bu bey Ali'nin nesi?

¦(Ali'nin) Amcası.

 

­Tamlanan tekrardan kaçınmak için söylenmeyebilir.

Bu ev bir zamanlar bizim(evimiz)di.

 

** Bazen tamlayan bir şeyin değil de bir niteliğin kime ait olduğunu bildiriyor olabilir:

öğrencinin çalışkanı,

sporcunun zekî, çevik ve ahlâklı olanı...

 

** Senli benli konuşmalarda "koca, karı, oğul" gibi kelimeler ve iyelik ekleri düşebilir:

Emine'nin oğlu Duran>Emine'nin Duran.

Asımoğulları'nın Ali(si)

Bizim evimiz>bizim ev

 

** "-den" eki tamlayan ekinin yerini tutabilir:

öğrencilerin bazıları>öğrencilerden bazıları

onların biri>onlardan biri

 

** Tamlayan ekinin ikiden fazla tekrarı anlatım bozukluğuna yol açar.

Masanın ikinci çekmecesinin kulpunun koptuğunu biliyorum.

Pencerenin kenarının tamirinin yapılması gerekli.

 

b. Belirtisiz İsim Tamlaması

 

Tamlayanın ek almadığı, tamlananın da belirtili isim tamlamasında olduğu gibi iyelik eki aldığı isim tamlamasıdır.

Tamlayan ek (ilgi eki) almadığı için, yani tamlananın kime ya da neye ait olduğu tam olarak bilinmediği için belirtisiz denmiştir. Ama tamlanan ile tamlayan arasındaki ilişki daimidir.

"Sınıfın kapısı" dediğimizde nerenin kapısı, hangi kapı olduğu kesin olarak bilinmektedir. Ama "sınıf kapısı" tamlamasında nerenin, neyin kapısı, hangi kapı olduğu kesin olarak bilinmemektedir. Herhangi bir kapı var elimizde; bu kapının hangi sınıfa ait olduğunu bilemiyoruz; bilinen tek şey bu kapının genel anlamda sınıfla ilgili olduğudur. Kapı herhangi bir kapıdır; sınıf da herhangi bir sınıf... Yani bir genelleme söz konusudur.

Çoban çeşmesi, hayal iklimleri, ahududu şerbeti...

 

** Belirtisiz isim tamlamasında tamlayan ile tamlanan arasına kelime girmez. Aşağıdaki gibi kurulan tamlamalar yanlıştır.

Konya eski milletvekili, Millî Eğitim eski Bakanı...

 

** Tamlayan ile tamlanan yer değiştirmez.

 

** Belirtisiz isim tamlamasında tamlayanın çeşitli görevleri vardır:

 

­Tamlananın türünü, kime ya da neye özgü olduğunu bildirir:

misafir odası, kömür sobası, ev terliği, çiçek saksısı, masa örtüsü...

otobüs bileti, coğrafya kitabı, kadın çorabı...

 

­Tamlananın neden yapıldığını belirtir:

kök boyası, biber dolması, gül kurusu, pirinç pilâvı, peynir tatlısı...

 

­Tamlananın çıktığı, yetiştiği, ait olduğu yeri belirtir:

Bursa şeftalisi, Amasya elması, İzmir üzümü, Bağdat hurması, yer elması, ağaç mantarı, su yılanı, dağ keçisi...

Sokak çocuğu...

 

­Tamlananın neye benzediğini belirtir:

dil peyniri, parmak üzümü, dil balığı...

 

­Tamlananın mesleğini ve görevini belirtir:

kayıt memuru, temizlik işçisi, fizik öğretmeni, ev kadını, okul müdürü, daire başkanı...

 

­Tamlananın nedenini belirtir:

sel felâketi, deprem yıkıntısı, kaza kurbanı...

 

­Tamlananın zamanını bildirir:

yaz yağmuru, sabah kahvaltısı...

 

­Tamlananın yapıldığı aracı bildirir:

telefon görüşmesi, çöp kebabı...

 

** Belirtisiz isim tamlaması şeklinde özel yer adları vardır:

Konya Ovası, Topkapı Garajı, Taksim Meydanı, Boğaziçi Köprüsü, Çanakkale Köprüsü, Ankara Kalesi...

 

­Birinci unsuru özel isim olan tamlamalar, şekil bakımından belirtisiz oldukları hâlde, anlam bakımından belirtili isim tamlaması özelliği taşır.

"İstanbul şehri, Türk Dili, Tuz Gölü"

­Birinci unsuru cümle olan tamlamalar da anlam bakımından belirtili sayılırlar.

"Ben başaramam" sözünü bir tarafa bırak.

Ortalık bir anda "isteriz" nidalarıyla inledi.

Kiralıktır levhası

Birleşme aşkın mezarıdır iftirası

 

Not: Günümüzde bu tür tamlamalar, tamlanansız kullanılmaktadır ki bu, yanlış bir tutumdur.

 

"Ben başaramam"ı bir tarafa bırak.

Ortalık bir anda "isteriz"lerle inledi.

Herkes birbirine "şimdi ne yapacağız"ı soruyordu.

 

** Kimi belirtisiz isim tamlamaları bitişik yazılır:

hanımeli, yüzbaşı, aslanağzı, yavruağzı...

 

** Bazılarında da tamlayan çoğul eki alabilir:

öğretmenler odası, erkekler hamamı, kadınlar hamamı, karılar koğuşu...

 

** Bazı belirtisiz isim tamlamaları belirtili yapılabilirken bazıları yapılamaz.

 

Kapı kolu                   >        kapının kolu                           olur

Telefon görüşmesi      >        telefonun görüşmesi               olmaz

Yaz yağmuru              >        yazın yağmuru                        olabilir

Çöp kebabı                 >        çöpün kebabı                          olmaz

** Belirtisiz bir isim tamlaması, belirtili isim tamlamasında tamlanan olarak görev yaptığında, kendi iyelik ekini değil, ana tamlamanın iyelik ekini taşır.

Çamaşır makinesi      >        benim çamaşır makinem

Şiir dünyası               >        onun şiir dünyası

 

** Bazı belirtisiz isim tamlamaları, iyelik eki olmadan kullanılır. Bu durum Türkçeye aykırıdır:

Şiş kebap(kebabı), Gönül Sokak(Sokağı), kestane kebap(kebabı), Çiçek Otel(Oteli)...

 

İsim tamlamalarını, tamlayanın ilgi eki alıp almamasına göre belirtili ve belirtisiz olmak üzere ikiye ayırmıştık. Bunların dışında üç isim tamlaması çeşidinden daha bahsedilebilir:

 

Takısız isim tamlaması

Zincirleme isim tamlaması

Karma tamlama

 

Takısız isim tamlaması

Tamlananın da tamlayanın da ek almadığı isim tamlamalarıdır.

 

Takısız isim tamlamasında tamlayanın görevi, tamlananın neden yapıldığını (aslını, ham maddesini,ne cins maddeden yapıldığını) belirtmektir:

Çelik kasa, cam kavanoz, kâğıt mendil, taş duvar, bakır tepsi, naylon torba, tahta köprü, altın bilezik...

 

Not: Tamlayan tamlananın neye benzediğini belirtiyorsa sıfat tamlamasıdır.

Badem göz, sırma saç, aslan çocuk, kurt adam, ölü deniz, altın başaklar...!

ipek gömlek:   takısız isim tamlaması

ipek saçlar:     sıfat tamlaması

altın yüzük:     takısız isim tamlaması

altın kalp:       sıfat tamlaması

ölü deniz:        sıfat tamlaması

ölü hayvan:    sıfat tamlaması

 

Zincirleme İsim Tamlaması

Başlı başına bir isim tamlaması çeşidi değildir.

Bu tür isim tamlamalarının tek özelliği, bazen tamlayanın, bazen tamlananın, bazen de her ikisinin birden herhangi bir isim tamlaması olmasıdır. Yani ikiden fazla isimden oluşmasıdır. Bu durum bu kelime grubunun belirtili veya belirtisiz bir isim tamlaması olma özelliğini değiştirmez.

 

Zincirleme denmesinin sebebi de, önceden oluşturulmuş olan bir isim tamlamasına yeni bir unsur (tamlayan ya da tamlanan) daha ekleniyor olması veya iki isim tamlamasının birleştirilmesidir:

[çocuk + (sırt + çanta)] = çocuğun sırt çantası

[(su + ses) + nağme] = su sesinin nağmesi

[(şehir + hava) + kirlilik] = şehrin havasının kirliliği

[(hava + tahmin) + rapor] = hava tahmin raporu

[dünya + (kadınlar + gün)] = Dünya kadınlar günü

[(çelik + tencere) + marka] = çelik tencere markası 

[(çocuk + edebiyat) + dizi] = çocuk edebiyatı dizisi

[(Ali + kardeşi) + (günlük + harçlık)] = Ali'nin kardeşinin günlük harçlığı

 

Karma Tamlama

Özelliği şudur: Bir isim tamlamasının tamlayanının, tamlananının veya her ikisinin birden bir sıfat tarafından nitelenmesi ya da belirtilmesi. Başka bir deyişle, tamlayan, tamlanan ya da her ikisi birden sıfat tamlamasıdır:

Issız sokakların hüznü

Buraların eski hâli

Yorgun köylülerin nasırlı elleri

 

Sıfat Tamlamaları

 

Annem belediye doktoruydu. Penceresinden kavak ağaçları görünen bir sağlık ocağında çalışır, çoğu günler beni de yanında götürürdü. Orada tek çocuk olmanın krallığını yaşar, oyalanır; haşarılıklarımın, afacanlıklarımın hoş görüleceğini bilmenin kolaylıklarından fazlaca yararlanır, buna karşılık beni mıncıklamalarına, yanaklarımı pembeleştiren makaslar almalarına ses çıkarmazdım. Pencereden uzanır, uçuşan pamukçukları yakalamaya çalışırdım. Kavakları silkeleyen rüzgâr oyun arkadaşım olurdu. Koca bahçe, önümde mülkümmüş gibi uzanır, bense onu tasasız gözlerle izlerdim. Annemin masasında, güzel çerçeveler içinde benim ve babamın resmi dururdu. Gurur duyardım. Kocaman bir masası ve koltuğu vardı annemin. Annemi makamında daha çok severdim sanki, ya da sevgim başka bir boyut kazanırdı. (Murathan Mungan; Pamukçuklar)

 

Yukarıdaki parçada en az iki kelimeden oluşan ve koyu harflerle yazılmış olan kelime gruplarının ilk kelimelerinin yazılmadığını, son kelimelerin (isimlerin veya isim tamlamalarının) düşünelim:

 

Annem belediye doktoruydu. Sağlık ocağında çalışır, çoğu günler beni de yanında götürürdü. Orada çocuk olmanın krallığını yaşar, oyalanır; haşarılıklarımın, afacanlıklarımın hoş görüleceğini bilmenin kolaylıklarından fazlaca yararlanır, buna karşılık beni mıncıklamalarına, makaslar almalarına ses çıkarmazdım. Pencereden uzanır, pamukçukları yakalamaya çalışırdım. Rüzgâr oyun arkadaşım olurdu. Bahçe, önümde mülkümmüş gibi uzanır, bense onu gözlerle izlerdim. Annemin masasında, çerçeveler içinde benim ve babamın resmi dururdu. Gurur duyardım. Masası ve koltuğu vardı annemin. Annemi makamında daha çok severdim sanki, ya da sevgim boyut kazanırdı.

 

Öncesindeki kelimeler çıkarıldığında isimlerin anlamları eksilmiş oldu. Kelime anlamı olarak değil de cümleye kattığı anlam bakımından eksilme oldu.

 

Sağlık ocağı                           nasıl bir sağlık ocağı?

Çocuk                                    nasıl bir çocuk?

Makaslar                                nasıl makaslar?

Pamukçukları                        hangi pamukçuklar?

Rüzgâr                                  nasıl bir rüzgâr?

Bahçe                                    nasıl bir bahçe?

gözlerle                                  nasıl gözler?

çerçeveler                              nasıl çerçeveler?

Masası ve koltuğu                  nasıl masa ve koltuk?

Boyut                                      hangi boyut, ne boyutu?

 

İsim tamlamasında olduğu gibi sıfat tamlamasında da isimlerin (asıl unsur) tam olarak anlaşılması ve tanınması için onlardan önce bazı kelimeler getirerek anlamlarını nitelik ve nicelik yönünden tamamlarız.

Sıfat Tamlaması Tanımı

Bir veya daha fazla sıfatın bir (veya daha fazla) ismi sayı, renk, biçim, hareket, durum, sayı ve yer bakımından nitelediği veya belirttiği kelime gruplarına sıfat tamlaması denir.

Sıfat Tamlamalarının Özellikleri

Sıfat tamlamalarında birinci kelimeye tamlayan; ikincisine de tamlanan denir. Tamlayan, tamlananın anlamını bütünler. Tamlayan, yani sıfat yardımcı unsurdur; tamlanan, yani isim de asıl unsurdur. Tamlayan başta gelir, tamlanan sonda. Bu "Türkçede yardımcı unsur başta; asıl unsur sonda bulunur" kuralına göre açıklanabilir. Grubun vurgusu tamlayandadır.

İsim tamlamasında olduğu gibi sıfat tamlamasında da tamlananla tamlayanın nereden ayrılacağı iyice kavranmalı, anlam her zaman ön plânda tutulmalıdır.

 

Penceresinden kavak ağaçları görünen / bir / sağlık ocağı

Tek / çocuk

yanaklarımı pembeleştiren / makaslar

uçuşan / pamukçuklar

Kavakları silkeleyen / rüzgâr

Koca / bahçe

Tasasız / gözler

Güzel / çerçeveler

Kocaman / bir / masası ve koltuğu

Başka / bir / boyut

Sıfatla isim eksiz birleşir. Yani tamlama eki yoktur.

Kırık kalp, serin serviler...

Bütün sıfatlarla sıfat tamlaması yapılabilir:

 

­Niteleme Sıfatlarıyla

Kocaman / bir masası ve koltuğu

Koca / bahçe, tasasız / gözler, güzel / çerçeveler

Mavi deniz, tatlı su, yakın arkadaş, çalışkan öğrenci, yuvarlak masa, akciğer, Akdeniz, karabiber, başbakan, başhekim...

­İşaret sıfatlarıyla

Bu soruyu kim cevaplayacak?

Kitabı şu genç almıştı.

O eşyaları nereye götürüyorsun?

Öteki sorulara geçiniz.

Beriki masaları da taşıdık.

­Asıl sayı sıfatlarıyla            

Her gün iki saat ders çalışır, bir saat de kitap okurum.

Bir ağaç bile bırakmamışlar; kesmişler.

Yüz yıl öncesine geri döndük.

Türkiye nüfusunun yetmiş milyon olduğu söyleniyor.

Beş milyon ton patates

­Sayıyla değil de diğer birimlerle ölçülen nesneler için

10 cm ip, 2 m kumaş, 100 ton kömür, 3 kg şeker...

­Sıra sayı sıfatlarıyla

77. yıl, 11'inci bölük, birinci gün, ikinci gelişimiz,

­Kesir sayı sıfatlarıyla         

Yüzde bir ihtimal, yarım ekmek, çeyrek (dörtte bir) ekmek...

­Üleştirme sayı sıfatlarıyla  

İkişer elma, yedişer kişi, ellişer milyon, birer gün arayla,

 

­Belgisiz sıfatlarla    

kimi insanlar, bir yaz günü, her soru, birtakım insanlar, birkaç kişi, tüm insanlar, bütün varlıklar...

­Soru sıfatlarıyla      

Nasıl kitaplardan hoşlanırsın?

Kaç gün sonra geleceksin?

Eve giderken hangi otobüse bineceğiz?

Kaçıncı sınıfta okuyor?

Ne gün geleceğini söyledi mi?

Kaçar kişilik gruplar hâlinde gideceğiz?

Kaçta kaç  hisse istersin?

 

­Sıfat-fiillerle veya sıfat-fiil gruplarıyla

Penceresinden kavak ağaçları görünen / bir sağlık ocağı

yanaklarımı pembeleştiren / makaslar

Kavakları silkeleyen / rüzgâr

uçuşan / pamukçuklar

mavileşen / manzara

eserken yelken açmadığım / rüzgâr

daha deniz görmemiş / bir çoban çocuğu

gecenin bitmeğe yüz tuttuğu / an

** Sıfat ve zarfların anlamlarını, miktar ve derece bakımından tamamlayan zarfların meydana getirdiği kelime grupları da birer sıfat tamlamasıdır.

en tatlı, çok güzel, pek doğru, daha gösterişli...

** Sıfat tamlamasında sıfatla isim arasına noktalama işareti konmaz. Meselâ, virgül konursa ilk kelime tek başına kalmış olur, dolayısıyla isimleşir.

Genç adama gülümseyerek baktı. (genç: sıfat)

Genç, adama gülümseyerek baktı. (genç: isim, özne)

** Birkaç sıfat, arka arkaya sıralanarak bir ismi niteleyebilir veya belirtebilir:

Karanlık, büyük, korkutucu ve nemli bir evdi.

Yavaş, vakur, tatlı bir kadın sesi

 

** Aynı şekilde bir sıfat birden fazla isme ait olabilir:

Yüksek dağlar, tepeler, yaylalar, o bölgenin coğrafî yapısını oluşturur.

Pahalı elbiseler, ayakkabılar

 

** Tamlanan, tamlayan veya her ikisi birden kelime grubu olabilir. Sıfat tamlaması da başka bir sıfat tamlamasında tamlayan ya da tamlanan olabilir:

Seher musikisi > Engin seher musikisi> Bir engin seher musikisi

Şu / gözlüklü adam

Mum rengi / çehreler

Yumuşak ve korkak / adımlar

Bacalara takılan / şu beyaz bulutlar

Ay ışığındaki / büyülü şeffaflık ve nur

Koklamadan attığım / gül demeti

 

** Cümlede isim, sıfat ve zarf olarak görev yaparlar.

Bu yumuşak ve pembe tenli avı, pençesinde sıkarak yükseldi.

Sabah ezanı okunurken başlayan yağmur, birdenbire sağanak hâlini aldı.

 

** Sıfat tamlamalarında eğer tamlanan zaten tamlayanın anlamında varsa düşürülür. Bilinir ki o sıfat o isimden başkasına ait değildir. Bu durumda bu sıfatlara adlaşmış sıfatlar denir:

Ağlayan insanlar bir gün güler.                       Ağlayanlar bir gün güler.

Gelen ... giden ... aratır                                  Gelen gideni aratır.

Hasta adamı hastahaneye yetiştiremediler     Hastayı yetiştiremediler.

Cümlenin Öğelerini Bulurken Göz Önünde Bulundurulması Gereken Hususlar

 

Bir duyguyu, bir düşünceyi, bir isteği, bir hareketi, bir durumu tam olarak bir yargı halinde anlatan kelime veya kelime gruplarına cümle denir. Cümlenin olabilmesi için bir çekimli isim veya fiili olması gerekir. “Git.”, “Öğretmenim.” Tek bir kelime oldukları halde özne ve yüklemden meydana geldikleri ve yargı bildirdikleri için cümledir. “Türk atlarının geçtiği yoldan” kelime grubu ise dört kelimeden oluştuğu halde yargı içermediği için cümle sayılmaz. Sonuna “gittik” şeklinde çekimli bir fiil getirilirse cümle olur.

 

Cümlenin öğeleri bulunurken göz önünde bulundurulması gereken hususlar şunlardır:

 

1- Cümlenin temel öğeleri yüklem ve öznedir. Şayet bu öğeler yoksa o kelime grubu cümle değildir. Bu sebeple edilgen çatılı cümlelerde “Cam kırıldı.” örneğinde olduğu gibi “cam” nesne (eylemden etkilenen varlık) olduğu halde cümlenin temel öğelerinden özne bulunmadığı için özne kabul edilir ve bu tip özneler “sözde özne” olarak nitelendirilir. Şayet cümle “Cam top oynayan çocuklar tarafından kırıldı.”şeklinde olursa fiilin çatısı edilgen olduğu için kırma eylemini çocukların yaptığı söylendiği halde “top oynayan çocuklar tarafından” özne değildir; bu tür öğeler zarf tümlecidir. Bazı dil bilgisi kitaplarında bu tip öznelerden "örtülü özne" diye bahsedilmektedir. Sözde özne dışında gerçek ve gizli olmak üzere iki özne çeşidi daha vardır. Gizli özne yüklemin sonundaki şahıs ekinden hareketle bulunur.

 

2- Öğeler bulunurken önce yüklem, ikinci olarak özne bulunur. Daha sonra cümlede anlatılanlara göre yardımcı öğelerden nesne, dolaylı tümleç ve zarf tümleci bulunur. Yardımcı öğelerin bulunmasında herhangi bir sıra söz konusu değildir. Ama genel olarak nesne, dolaylı tümleç ve zarf tümleci şeklinde bir sıralama uygulanmaktadır. Yüklem ve öznenin bulunma sırasına uyulmadığı zaman hata yapma ihtimali artar.

 

3- Öğeleri bulurken hangi soruların yöneltileceği iyi bilinmelidir. Özne ve belirtisiz nesne “ne, kim”, belirtili nesne “neyi, kimi”, dolaylı tümleç “nereye, nerede, nereden; kime, kimde, kimden; neye, neyde, neyden ...”, zarf tümleci ise “nasıl, niçin, neden, ne zaman, ne kadar, neyle, ne şekilde, ne biçim, ne gibi, kimle, neyle ...” soruları sorularak bulunur.

 

 

4- Özne ve belirtisiz nesne yalın halde, belirtili nesne belirtme (-i), dolaylı tümleç ise yönelme (-e), bulunma (-de) ve uzaklaşma (-den) hallerinde bulunur. Fakat bazı durumlarda zarf tümleçleri de –e, -de, -den hal eklerini alabilirler. Öğelerin hangi ekleri aldıklarını bilmek büyük kolaylık sağlamakta ve birçok yanlışı engellemektedir. Özne eylemi yapanı, nesne eylemden etkileneni, dolaylı tümleç olayın geçtiği yeri ve zarf tümleci de eylemin hangi şartlarda, nasıl, ne zaman meydana geldiğini bildirir.

 

5- Yüklem bulunduktan sonra yükleme “ne” veya “kim” sorularak özne bulunur. Diğer öğeleri bulurken soruları özne ile yükleme birlikte sormak gerekir. Sadece yükleme sorulursa özneyi belirtisiz nesne ile karıştırma söz konusu olabilir. Bunları birbirine karıştırmamak için yüklemin belirttiği işi yapanın özne, yapılan işten etkilenenin de nesne olduğunu göz önünde bulundurmalıyız. 

 

6- Öğeleri doğru olarak tespit edebilmemiz için kelime grupları, ismin hal ekleri, fiil çatısı, fiil çekimleri, fiilimsiler, birleşik fiil, ek-fiil, cümle çeşitleri gibi dil bilgisinin diğer konuları hakkında bilgi sahibi olmamız gerekir.

 

7- İsim cümlelerinde nesne bulunmaz. “Bu konuyu arkadaşların bilmemektedir.” cümlesinin yüklemi isim olduğu halde nesne almıştır. Yüklemi isim-fiil olan bu gibi cümlelerde nesne bulunabilir. “İlkbaharda havalar çok güzeldi.” bir isim cümlesidir, bu yüzden “güzel olan ne?” sorusuna cevap olarak verilen “havalar” öznedir.

 

8- İsim cümlelerinin öğelerini bulurken yüklemin çok sayıda kelimeden meydana gelebileceğini unutmamalıyız. Fiil cümlelerinin yüklemi birkaç kelimeden oluşurken isim cümlelerinde durum farklı olabilir. “Ali sınıfın en arka sırasında oturan neşeli bir öğrencidir.” cümlesinin yüklemi “en arka sırasında oturan neşeli bir öğrencidir.” kelime grubudur. Fiil cümlesinde yükleme “nasıl” sorusunu sorarsak zarf tümlecini buluruz. Buradaki cümlenin yüklemini “öğrencidir” sanarak “Ali nasıl öğrencidir?” diye bir soru sorsak “en arka sırasında oturan neşeli bir öğrencidir.” cevabını alırız. Oysa burada sıfat tamlamasının ismine soru yöneltilmiş ve sıfat grubu zarf sanılmıştır.

 

9- Kelime grupları öğeler bulunurken asla parçalanmaz. Aynı şekilde birleşik fiiller de bölünmez. 

 

 

10- Türkçede cümlenin öğeleri arasında bir de edat tümlecinin varlığından söz edilir. Türü ne olursa olsun fiili niteleyen kelime veya kelime grubu cümlede zarf tümleci olarak kabul edilir. “Kitabı sizin için aldım.” cümlesindeki “sizin için” edat grubudur. ÖSS’de bu kelime grubunun cümlenin hangi öğesi olduğu sorulur ve seçenekler arasında edat tümleci de varsa tabii ki edat tümleci sayılır; ama genellikle ÖSS’de bu tip tartışmalı konular sorulmaz ya da seçenekler arasında edat tümleci verilmez.

 

11- Cümleden çıkarıldığı zaman anlamda bir bozukluk meydana getirmeyen kelime veya kelime gruplarına arasöz/aracümle denir. Cümlenin öğeleri bulunurken bu tip kelime ve kelime grupları cümle dışı unsur sayılır. “Kitap okuyanlardan biri, emekli öğretmen Zeki Bey, ağır ağır, yerinden kalktı.” cümlesinde “emekli öğretmen Zeki Bey” arasözdür. “Kitap okuyanlardan biri” öğesinin açıklayıcısıdır. Arasöz/aracümlelerin başında ve sonunda virgül veya tire (kısa çizgi) vardır.

 

12- Hitaplar da cümle dışı unsurdur. “Ey Türk geçliği! Birinci vazifen Türk istiklâl ve cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.” cümlesinin öznesi “Ey Türk geçliği!” değil, “birinci vazifen”dir.

 

13- Bir başka cümle dışı unsur iki cümleyi birbirine bağlayan bağlaçlardır. “Çok anlattım ama dinletemedim” cümlesinde “ama” bağlacı cümle dışı unsurdur. Nesne, özne, dolaylı tümleç ve zarf tümleçlerini birbirine bağlayan bağlaçlar cümle dışı unsur değildir.

 

14- Öğeleri ayrılmış bir cümlenin unsurlarını kolayca bulabilirsiniz. Bu da öğelere doğru ayırmanın ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.

 

15- Özellikle şiirlerde mısralarda önce kaç cümle olduğunu tespit etmek gerekir. Yüklem sayısı kadar cümle olduğunu aklımızdan çıkarmamalıyız.

 

16- Şiirlerde unsurları ayrılan gruplar aynı öğe sayılır. 

 

17- Devrik cümleler, kurallı cümle haline getirildikten sonra öğeleri daha kolay bulunur. Soru cümlelerinin öğeleri cevap cümlesine çevrildikten sonra daha sağlıklı bulunur.

18- Türkçe'de vurgulu öğe yüklemden önceki ilk kelimedir. "Bu şiiri törende arkadaşımız okudu." cümlesinde "arkadaşımız" vurgulanırken "Arkadaşımız bu şiiri törende okudu." cümlesinde "törende" öğesi önem kazanmaktadır.

 

19- "Dışarı, içeri, ileri, geri ..." gibi zarflar yüklemin yönünü belirttikleri için zarf tümleci olur. Şayet bunlar yönelme halinde olursa o zaman dolaylı tümleç olur. "Ali az önce dışarı çıktı." cümlesinde "dışarı" zarf tümleci olduğu halde ""Ali az önce dışarıya çıktı." cümlesinde "dışarıya" kelimesi dolaylı tümleçtir. Oysa iki cümle arasında anlam bakımından hiçbir fark yoktur. Bu da bize cümlenin öğelerinin aldığı ekleri bilmenin önemi göstermektedir.

 

20- Bu bilgileri okuduğunuz herhangi bir metinde denemeye çalışınız. Cümle öğelerini öğreten kitaplarda örnekler oldukça basittir. Bu da öğrencilerin yazılılarda yeterince başarılı olamamalarına yol açmaktadır. Uygulamada verilen cümlelerde bu husus mümkün olduğu kadar dikkate alınmıştır.

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol